9 Ekim 2008 Perşembe

osmanlıda lezbiyenler

OSMANLI'DA LEZBIYENLER







Enderunlu Fazil (1759) escinsel bir yazardir. Rum, Ermeni, Yahudi, Cingene, Tatar, Bosnak, Cerkes, Arnavut kadinlari anlattigi Zenanname’de o zamanin Osmanli lezbiyenlerini anlatir. Onun bu anlatimini okudugumda aklima “gayler lezbiyenlere dusman midir?” sorusu gene geldi... Asagida, erkek cinsine ve cinselligine hayran bir escinsel erkegin lezbiyenler hakkinda tarafsiz olmaya calisarak yazdiklarina bakin:







“ Ey sevgili... Bugunlerde, yeni bir kadin turu ortaya cikti... Bunlara sevici (lezbiyen) diyorlar.







Eskiden boyle bir sey yoktu, hic isitmedik. Sevicilik, kadin milleti icin sanki kotu bir hediye... Birbirlerine gonul verip asik oluyorlar. Cimayi(cinsel iliskiyi ) taklit edip, hileye baglamislar. Zibik isimli bir alet kullaniyorlar.







Isin garibi, bu yola girenlerin hepsi temiz huylu, nazik, okuyup ilim-irfan sahibi olmus kadinlar. Kendi aralarinda gecinip gider, sevgilileri icin canlarini verir, birbirlerin ustune cikarlar. Baslarini cevirip bir baskasina hic bakmazlar.







Karsilikli nazlar eder, tatli sozlerle konusurlar:







Biri “Nazlim, guzelim, derilip bir tarafa konmus gul demetim!... Gonlumun eglencesi, gozumun nuru, merhaba. Evim, o guzel ayaginla basmani bekliyor” der. Oteki cevap verir:







-Naz dolu servi agacim, hos edali hanimim... Ey, pazulari gumusten kulceyi andiran capkin bakislim... Sen gul goncasisin, ben senin bulbulunum...







Bu konusma surer, gider:







-A omrumun vari, nerelerde kaldin? Geciktin ama gelmenle bu sevgilini oyle mutlu ettin ki... Gelmeyip beni duvarlara vuracak, yarinlara atacaksin sandim...







-Senin adin Odagaci, benimki Atesli Hanim... Sana Gulpembe, Gulagaci diyorlar, bana da Naz Kivilcimi, Sabah Ruzgari...







Iste boyle birbirlerine naz edip, ardindan ise girisirler.







Dusundum, tasindim, sevicilige neden merak saldiklarini buldum.”







Iste burada, Yazar Enderunlu Fazil, yorumuyla, erkeklerin ve bazý gaylerin lezbiyenler hakkinda ilalebet payidar olacak ve asla degismeyecek fesat yorumunu dile getiriyor. Bakiniz kadinlar neden lezbiyen oluyorlarmis.







“ Bu kadinlar cesit cesit erkeklerle olmus, zekerden bikmis kadinlar. Aralarindan bir gayret sahibi cikmis, bu isi icad etmis, hepsini birbirine baglamis.”







Gunumuzde de 250 yil once de erkeklerin lezbiyenler hakkinda inanmak istedikleri gorus degismemis : Onlara gore bir lezbiyen “Ya erkek bulamamis kadin ya da erkekten bikmis kadin....” olabilir ancak.







“Bu bahsi kapatmadan once, kadin milleti hakkinda son bir soz soyleyeyim... Onlarla ilgili her sey, sapa bir yol gibi... Zira kimisi gebe, kimisi hastalikli. Bizim gibi ilim sahiplerine gore degil... Birak!... Allah onlari birbirine bagislasin ve kendi aralarinda gecinip gitsinler...”





16.10.2004



***



Tarihi yazik ki kadin bakis acisiyla ögrenmemizin imkani yok. Asagidaki satirlari, erkeklerin ne kadar tarafsiz olmaya calistiklarini varsaysak dahi, erkek gözüyle görüp bilebildikleri kadarini, erkek akliyla yorumlayip, erkek diliyle aktardiklarini unutmamamiz gerekiyor.







Bazi zengin ve mirasyedi hanimlarin cengilerle birlikteligine Ali Riza Bey isik tutuyor:







“Bazi zengin ve mirasyedi hanimlarin cengilerden gönüllüsü vardir. Hafif mesrep güzel kadinlara zengin erkek asiklar lazim oldugu gibi, zürefalik aleminde de cengilere zengin hanimlardan sevdalilar lazimdir. Oyun arasinda cengiler, bu gibi hanimlara tebessümler ve elleriyle, gözleriyle gizli seyler söyler ve sirlar ifsa ederler. Raks esnasinda altin yapistirirken, fiskoslar bile olur. Fakat bunlar misafirler arasindaki mütecessis (merakli) hanimlar tarafindan gizlice ve inceden inceye seyredildiklerinin farkinda olmazlar. Bu hanimlar da ayni fasileden ince hanimlardir. Oyunda cömertlik arttikca, ince hanimlar arasindaki rekabet hissi cogalir ve cengilere altin yapistirmalar, siracilara sikca bahsisler birbirini takip eder.Kiskanclik galeyani ile kaplarina sigmayacak hale gelirler. Ruhlarindan fiskiran ahlar ve hey hey naralari devam eder. Maniler ismarlanip niyetler tutulur. Cengilerle siracilar karsilikli divanlar, kosmalar söylerler, ara nagmelerinde ayaklar adeta ucar gibi döner, sanki görünmez olur. Siracilar (amman asagidan) diyerek ve (yallah yallah yallah) nakaratlariyla, sürekli alkislarla, raksi bir kat daha kizistirirlar.”







Basi kimlerin cektigi ile ilgili birkac isim saymak gerekir.







Yildiz Kamer bir zamanlarin en önemli cengisidir. Sonra topladigi parsalarla kolbasi olmustur. Digerlerinden farki gayet güzel “zurna” calisidir.







Tosun Pasa’nin kizi Hayriye’nin gercekten pasa kizi olup olmadigi bilinmez ama nice pasa kizlarinin basini döndürdügü bilinir.







Hanci kizi Zehra da nefesi gür bir dilberdir. Uzaktan söyle bir üfürse calmayacak klarnet yoktur. Saheste kadin, Aksarayli mahbub’un da fevkaladeden de “lezzetli” oldukalari bilinir. “Benli Fatma” dal gibi vücudu ile cok pasa dairesinde barindirilmis ve görenlerin, görmeyenlere anlattigi bir zillidir.







Sehreminli Zilli Behiye, Ücüncü Sulan Selim döneminde dogmus İkinci Mahmut, Abdülmecit, Abdülaziz ve İkinci Abdülhamid’i görmüstür. Biraz daha gayret etse neredeyse Cumhuriyet’e de yetisecektir haspa.







“Zilli” nin gördükleri elbette sadece padisahlar degil. 90 yasini devirmis bu “asirlik cinar” in ömrü dalyaya yakin hitam bulmustur.







Aksaray ve Sehremini havalisini degil, her bir yerin adini bildigi Behiye, ustalar ustasi bir kadin. Her türlü asna fisnenin icinde o vardir. Gencliginde cengilik etmis, dügün dernek gezmis, konaklara ve büyük evlere buyur edilmistir. Bir kaymakamin hareminden taze cikaracak kadar gözü dönmüs “Zürafa”lardan olup, her türlü fitne kazanini kaynatmistir. Yasi cok ilerlediginde, ablaligini burakip araciliga dönmüstür. Velhasil kelam, dili catalli bir yilan, yatsidan evvel iceri girmez kizgin bir avrattir.







İki otuzunda bile damat ayartmis, altmisindan sonra avrat oynatip, dil sakirdatmistir. Cehennemde kütük olasi bir cadidir. Ne huzur birakmistir, ne de tad. Anlatimi mümkün olmayan, uslanmaz arlanmaz bir sirfintidir.







Benli Behiye ise Tirnovali. 19. asrin ilk yarilarina sadece güzelligi ile degil, göbegi ile renk katmistir. İstanbul’u göbegi ile oynatmis halis bir kipti (cingene) kizidir.





Halk sairi Galatali Hüseyin Aga’nin destaninda, Tirnova’dan Kaptan-i Derya Tatar Ramiz Pasa icin getirildigi yazar. Yasi o zaman 13’tür ve tami tamamina 700 altina mal olmustur.







Pasadan kurtulduktan ve kücük dügünlere bir süre fingirdedikten sonra, erbabi kolbasilara (cengi basi kadin) düsmüs ve isim yapmistir. Onun defterinde cesni kabilinden iki erkek vardir. Yeniceri civelegi Karagümrüklü İsmail ve Sandalci Bekir. Kadin sayisi icin “kerrat cetveli” (carpim tablosu) gerekir.







“Cengi Kadin” ayni dönemin afetlerinden. 1810’da sadaret kaymakami Osman Pasa, Cengi Kadin’a abayi yakmisti. Sadece o yaksa iyi.Kadin da tutkundu ona. İdare-i maslahatci Osman Pasa bu olay yüzünden azledilip Limni’ye sürülmüstü. Zevcesi ise Bursa’ya kapagi atacak, “Cengi Kadin” ise bogularak öldürülecekti.







Zenginler ya da hesap verme geregi duymayan cengiler haric, erkek baskisi dolayisiyla lezbiyen yasantisi olamayan ya da bunu duyuramayan kadinlari yad etmeyi unutmamaliyiz.(Turkuaz)







Kücükpazarli Naile adina sarki yakilan bir cengi:







“Sari pabuc isleme, etrafi gümüsleme, gerdanini disleme



Nailem, nailem, Kücükpazarli Nailem..”



Refik Ahmet Sevengil konuya uzak kalmamis ve gecmise birkac paragraf acmistir. Suhulet’in 1927’de bastigi kitabi dönemin hayli yürekli cikisidir. (*)



“Nice zengin hanimefendiler vardi ki, haremde birbirleriyle sevisirler, isteklerini tatmin icin genc ve güzel kizlar, kadinlar bulundururlar. Özel ve gizli islerini onlara gördürürlerdi. Cengiler genellikle bu gibi yasama ve hizmete alismis kadinlaridi. Cengilikten yetisme olan kolbasi ve yardimcisi da dogal olarak ayni bicimde yasarlardi. Bu tür kadinlardan bir bölümü kendilerini saklamaya hic gerek görmez, islerini aciktan aciga yürütürlerdi.”



Erkekler köceklere, kadinlar cengilere. Herkes bir yer kapmis. Gel de hatirlama Erdogan Tokmakciglu’nu.



“İndim yarin bahcesine



Parsellenmis.”



Cengilere kadinlarin sevdali olusu, onlarin tümüyle kendi cinsleine yöneldigini göstermez. Kadinla erkek arasinda mekik dokuyanlari da vardir. Ama ne bir kese altina, ne de oluklu Bursa bicagina karsin hanimini terketmeyenler de vardir.



Sacindan, sesinden, giysisinden “lez’o” lari tanimak zor degil. Gecmis dönemde “aleni” lige rastliyorsunuz. Cengi “lez’o”lar bu aciklik politikasini bir mesajla cözmüslerdir. Bu kadinlar kenarlari “ciger deldi”, köseleri “ah,ah” islemeli mendil baglarlardi.



Kimileri “ah, ah” deyip sinyali gönderir, isine gelmeyenler de “vah, vah”i cekerlerdi.



Fransa elcilerinden Gouffier, ( Voyage Pittoresque de la Grece’i yazmistir) gece eglencelerine pek düskündür. Matmazel Eufrosina Phrossini sadece Fransizlarin davetlerine katilmaz. Napoli murahhasi Ludolf ya da Avusturya elcisi Baron Herbert’in malikanelerinde de görülür.



Madam genclik yillarini “vukuatsiz” atlatmistir.Pesindeki diplomatik zampara forvetini “hatti müdafa” ile durdurmustur. Venezuelali general Miranda bu kadini İstanbul’un en güzellerinden biri olarak görür. (*)



Bayan Eufrosina ile yanindan ayrilmayan matmazel Evdoksiya’nin öncelikle esriklar, yüzsüzler ve de serkesler tayfasi ile hic mi hic ilgisi olmadigini söyleyelim. Baronlar, baronesler, sefirler, sefireler bal almistir bu ciceklerden. Onlar rahvan ata binecek toylardan degildir. Avlanmayi sever onlar. Sahin, balaban, atmaca isterler. Ne eti yanabilen, ne derisi giyilebilen yirtici canavarlari n’apsin onlar? Bir dilrüba, bir gülyanakli, bir servi boylu uzansin isterler dösege.



Süzgün ve delici bakislari, hayli “müteyakkiz” , hayli “mutedil” İstanbul kadinlari üzerinde dolasmistir. Ayirdetmeksizin seven ve sevilen, protokoldan biri sorulsa, aklima Bayan Eufrisina ile matmazel Evdoksiya geliyor.

www.lezce.com

Hiç yorum yok: